İstihbarat savaşlarında bombalar kendiliğinden patlamaz. Patlamanın zamanı, sembolik mekânı ve yüklenicinin kimliği birçok mesajlar taşır. Eylemlerde iç dinamikler değil, dış talepler rol oynar. Her patlatılan bombanın siyasi ve stratejik bir hedefi vardır.
2009 yılından itibaren Obama döneminde Türkiye stratejik bir hedefti. Büyük Ortadoğu yapılanmasına Hizmet etmesi beklenen –Ancak kontrol edilemeyen- Tayyip Erdoğan’ın tasfiyesi ve bütün önemli Devlet Kurumları ele geçirilen Türkiye’nin siyaseten de devrilmesi amaçlanıyordu. Artık ezberlediğimiz bu dönemi anlatmaya gerek yok.
Bugünkü konumuz, İngiltere’de Manchester’da patlayan bomba. Bunun da arkasında önemli olaylar ve mesajlar var.
Şu hususun altını bir kez daha çizerek ifade ediyoruz: Amerika Birleşik Devletleri’nde siyasi bir ihtilal olmuştur. Trump ile birlikte Obama ve İngiliz Ekolü kaybetmiş, Alman & Rus Ekolü kazanmıştır. Henüz taşlar yerine oturmamıştır ve ABD Siyasi İç Savaşı bütün hızıyla devam etmektedir. CIA ve Pentagon içindeki İngiliz ağırlığı hala sürüyor. Putin Müdahalesi hala Amerika gündeminin birinci sırasında ve Trump hala yerini tam olarak sağlamlaştırmış sayılmaz. Pentagon’un Ortadoğu politikasını değiştirmesi beklenen Michael Flynn, Trump’ın verdiği ilk ve en önemli kayıptır. Buna FBI Başkanı’nı görevden alarak cevap veren Trump, bir dizi siyasi manevralar peşindedir. Alman ekolü mensubiyetini gizleme telaşıyla yaptığı Merkel görüşmesi tam bir tiyatro olmuştur. Şimdi elindeki en önemli kozu olan Yahudi lobisini memnun etme yolunda çalışmalarını sürdürmektedir.
Almanya ile Rusya arasında 1989 sonrası kurulan Siyasi İttifak hala güçlü ve derindir. Ukrayna ve Kırım işgallerinin kolayca kapanması Almanya’nın bu ittifaka hediyesi olarak kabul edilmelidir.
Şu anda, Avrupa tarihinin en büyük iki hasmı olan Almanya ile İngiltere arasındaki savaşın merkezi Ortadoğu’dur. 1800’lü yıllardan bu yana her iki ülkenin de en büyük hayali olan Ortadoğu’da savaş sürüyor. Savaşın diğer detaylarına girmeden doğrudan yine konumuza dönelim.
Daiş Terör Örgütü’nün siyasi mimarı İngiltere, uydu ülkesi Ürdün ile Güney Suriye’de büyük bir güç oluşturdu. Suveyda’dan Ebu Kemal’e kadar bütün Güney Suriye İngiliz & Ürdün Özel Kuvvetleri’nin kontrolünde. İngiltere, daha önce Daiş’in komutanlarını eğittiği Safavi ve Amman Özel Kuvvetler Eğitim Merkezleri’nde şimdi bir başka Sünni grubu eğitiyor. İngiliz Ekolü’nden CIA ve Pentagon mensupları da eskiden beri varoldukları konumlarını koruyorlar.
Suriye’de Çatışmasızlık Bölgeleri planından sonra, Rusya’nın en önemli hedefi işte bu bölge. Burası aynı zamanda –Kuzey Kürt Koridoru’nun Türkiye tarafından engellenmesi sebebiyle- Ortadoğu petrollerini Akdeniz’e taşıyacak yeni koridorun güzergâhı. Kerkük ve Beyci’den Kudüs ve Hayfa’ya.
Kafkasyalı Radikal İslamcıların ülke dışına tasfiyesi için Daiş Projesi’ne göz yuman ve bunun karşılığında Suriye’ye iyice yerleşen Rusya, Ortadoğu savaşında birçok yaralar aldı. Savaş uçağının düşürülmesi, Karlov Suikasti ve son olarak St Petersburg saldırısı bunlardan sadece en önemlileri. Rusya, ABD Seçimleri öncesi ve sonrasına gelen bu saldırılara hiçbir cevap vermemiş ve vermeyeceğini de duyurmuştu. Ancak İngilizlerin St Petersburg’tan sonra, Kızgın Arslan (Eager Lion) Operasyonu ile Güney Suriye’ye yerleşme çabası ve Rusya desteğindeki önemli bir askeri konvoyu vurması bardağı taşırdı.
Rusya bundan sonra İngiliz operasyonlarına doğrudan cevap verecek. Konunun izahı budur.
Not: Bu arada, Fetö Mücadelesi’ni unutmayalım. 1989 sonrasında Fergana’yı mesken edinen Asyalı Radikal İslamcılar konusunda CIA ve MI6’ya büyük Hizmet eden Fetö Örgütü, burada ektiği tohumları hala biçmeye devam ediyor. Özbekistan Darbesi başarısızlıkla sonuçlandıktan sonra Özbek radikaller ile derin bağlantılar Türkiye, Almanya, Güney Fransa, Hollanda, Avusturya ve Ürdün’de yine Fetö destekli devam ediyor. Atatürk Havalimanı ve Reina saldırıları da bu kanaldan yürütülmüştü. Şimdi Almanya, ABD ve NATO ile birlikte Fetö Terör Örgütü’nü de devşirme yolunda. Yeni Karargâh Avrupa.
