Basitçe: İnsan, Dünya, Ahiret

Her zaman derin felsefeler yapmaya, süslü cümleler kurmaya gerek yok hayatı anlamak için.

Bedenimiz, her türlü doğal yakıtla çalışan bir binek vasıtası sanki. Ruhumuz bu vasıta ile bir yolculukta. Vasıtanızın ne olduğu, modeli, gücü, zenginliği önemli değil, her vasıta menzile varacak. Yetkinleşen Akıl ve Ruh, menzilde ömrünü tamamlayan binekten inecek ve yoluna devam edecek. Nasıl ve Ne ile henüz bilmiyoruz mahiyetini. Yeni bir Binek’ten söz edilir ama kimse bilmediğini, görmediğini tanımlayamaz.

Bu yüzden bineği, bedeni kendimiz sanmayalım ancak, ihmal de etmeyelim, bize verilmiş, zimmetlenmiş. Ona bakmak, yakıtını sağlamak, içinde huzur ve sağlık içinde yolculuk etmek de çok önemli. Bu bineğe fazla yük de atılmaz, ihtiyacından fazla yakıt da konulmaz. Ne olur fazlası yakıtın, midede yanması gerekirken, ya karaciğerde birikir, ya damarlarda. Doğal olmayan kimyasal yakıtlar, ya boruları tıkar, ya da bir yerden patlar çıkar. Fazla yakıt alıp, biriktirmeye de gerek yok. Bu binek en fazla birkaç günlük yakıtla çalışıyor, fazlasını biriktirip sonradan da harcamıyor. Ne yazık bir bagajı yok; biriktiği yeri ya çürütüyor, ya da işlemez hale getiriyor. Yük ağırlaştıkça, hem Binek yavaşlıyor, hem de sık sık arıza çıkarıyor. Sevdiğimiz arabamıza nasıl bakıyorsak, bu bineğimize de öyle bakalım. Pis bırakmayalım, her gün de yıkayalım.

Daha başka nasıl benzetelim ki Bedeni, Dünyayı ve Ahireti. Sadece gördüğümüze duyduğumuza inanırsak, bu beş duyu ile bu Bedeni ve Dünyayı yaşar ve ölürüz. Bedenin de Dünyanın da er geç bir sonu var; Hele de böyle hoyratça kullanırsak daha da erken. Bir gün Akıl ve Ruh ortada kalınca anlarız ancak ne geri dönülür, ne de yeni baştan başlanır.

Unutmayalım: Game Over; Yenisi bir başka makinede…

Paylaş / Share

Abdullah Manaz

Author, Researcher, Strategist, Producer, Director