Arap Baharında Kaos

NATO’nun Arap Baharı operasyonu tam bir Kaos ortamına dönüştü. Soğuk Savaş dönemindeki Domino Teorisi’nden esinlenilen projeyle, ABD’nin Büyük Ortadoğu’da yeni bir blok oluşturması hedeflenmiş, son olarak da Suriye, Irak ve İran Şii İttifakı devrilmek istenmişti.
ABD öncülüğündeki Afganistan ve Irak operasyonları kesin bir zaferle sonuçlanmadı. Her iki ülkedeki belirsizlik ortamı sürüyor ve hızla ABD ve Batı’dan uzaklaşıyorlar.
Şimdi tek bir umut kaldı, Kürt isyanı ile önce Suriye’yi, ardından Irak’ı ve takiben de İran’ı aynı Kaos ortamına sürüklemek. Kaos sonrasının nasıl yapılanacağı da hala meçhul ve iktidarların hangi yönde güçleneceği de bilinmiyor. NATO’nun ve (Soros vb) Emperyal Sermaye’nin destekleyerek iktidara taşıdığı Müslüman Kardeşler yönetimlerinin her biri kendi bulundukları ülkeyi derin bir çatışma ortamına sürüklediler. Bu çatışma ve kaos ortamından taraflardan birinin başarıyla çıkması ve kısa zamanda sükuneti sağlaması çok zor.
Arap Baharı’ndaki Çağdaş Türkiye örnekliği tam bir hayal oldu. Tunus, Libya, Mısır ve nihayet Filistin’de Türkiye’nin örnekliğini destekleyenler sadece Müslüman Kardeşler. Bunların içinde bile büyük çatlaklar oluştu, Din yandaşlığı ve karşıtlığı temelinde büyük tartışmalar yaşanıyor.
Cemaat ve Hizmet yönetiminde son derece başarılı olan Müslüman Kardeşler, iş Devlet yönetimine gelince adeta çuvalladılar. Cemaat yönetiminde Tam Teslimiyet, Tek Ses ve Lider, İnanç ve Sosyal Birlik gibi birçok tartışmasız kurallar, Devlet yönetiminde sorunlar çıkardı. Muhalefet, Eleştiri, Karşı Görüş, Hizmete Kaynak Bulma, İnanç ve Sosyal Birliği Koruma gibi bir çok mesele karşısında ne yapacaklarını şaşırdılar. Hürriyetçilik ile Despotizm arasında gidip geldiler. Kuralların yerini Kuralsızlık, Hukukun yerini Hukuksuzluk aldı. Kendi inanç temelleri üzerine yeni bir düzen kuramayacaklarını gördüklerinde, yeni bir düzenin ne üzerine inşa edilmesi gerektiği konusunda da bocaladılar.
Kısacası, Arap Baharı ile gelen Kaos ortamı, sadece ülkeleri değil iktidara gelen Müslüman Kardeşler yönetimlerini de aynı belirsizliğe sürükledi. Toplum Mühendisliğinden şikayet edenler, kendileri daha ağır şartlarda ve hızla Toplum Mühendisliğine soyundular.
Gelinen bu noktada, Büyük Ortadoğu’da iç ve dış politikalarda tam bir tıkanıklık yaşanıyor. Tarih boyunca bu tür tıkanmalar hep savaşla sonuçlanmış, büyük yıkımlardan sonra dünya yeniden kurulmuştur.
Akıl ve Bilim birleştirir, Duygu ve İnanç ayrıştırır. Akıl kararlı, Duygu değişkendir. Kaosun temelinde de duygu hakimiyeti vardır ve ancak Akıl ile yenilebilir. Duygu ve İnanç, Akla hakim olursa çözümsüzlük ve hüsran kaçınılmazdır. Akıl birlikten yanadır ve farklı duygu ve inançları birleştirir, çokluğu ifade eder. Ortak Akıl, azlığı ve farklılığı da korur ve yaşatır.
Son olarak; Cemaat yönetiminde İnanç, Devlet yönetiminde Akıl esastır. Geleceğimizin işareti de işte buradadır.

Paylaş / Share

Abdullah Manaz

Author, Researcher, Strategist, Producer, Director