Arap Baharı Tersine Dönecek!

2000’li yıllardan itibaren ABD ve NATO tarafından öncülük edilen Büyük Ortadoğu Projesi ve Arap Baharı, Mısır ile birlikte son bulmuştur. Bu günü yaşayanlar tarihsel bir sürece tanıklık etmektedir.

Şubat ayı sonunda yaptığımız değerlendirmede “ABD’nin Büyük Ortadoğu’da derin bir politika değişikliği planladığını” ifade etmiştik. Bu dönemden sonra tanık olacağımız muhtemel gelişmeleri şu şekilde özetleyebiliriz:

  • ABD ve Batı, bugüne kadar destekledikleri Sünni Siyasal İslamcı hareketlere olan desteklerini çekmişlerdir.
  • ABD ve İsrail, desteklediği Sünni Şii çatışması ile İran, Irak, Yemen, Suriye, Bahreyn, Katar ve Körfez ülkelerinde amaçladığı sonuçlara ulaşamamıştır.
  • ABD, Irak ve İran başta olmak üzere Şii dünyası ile barışma sürecine girmiştir ve bunun yollarını aramaktadır.
  • Suriye’de Nusayrilerin, Mısır’da Hıristiyanların, Filistin’de ılımlı Hamas liderlerinin içinde olacağı yeni uzlaşma hükümetlerinin yolu açılmıştır.
  • Mısır’ın ardından başta Tunus ve Fas olmak üzere Büyük Ortadoğu’daki Müslüman Kardeşler iktidarlarının güçleri zayıflayacaktır.
  • ABD, Çin ve Rusya ile Radikal İslamcı Hareketlere karşı ortak mücadele kararı almışlardır. Çin’in Doğu Türkistan’daki özgürlük mücadelesini İslamcı Hareket olarak tanımlaması ve saldırılara başlaması, Türk dünyasındaki özgürlük hareketlerini de baskı altına alacaktır.
  • Bu süreçten en fazla zarar görecek olanlar yine Dindar Müslümanlar olacaktır. Siyasal İslamcı Hareketlere karşı alınan mücadele kararı, özellikle Batılı ülkelerde Samimi Müslümanları çok rahatsız edecek gelişmelere yol açacaktır.
  • Bütün bu gelişmelere karşın İslam dünyasındaki ABD ve Batı düşmanlığı hız kesmeyecek ve ABD, Büyük Ortadoğu’da açtığı yaraları kolay tamir edemeyecektir. Siyasal İslamcı Hareketlerin gelişmesine yarım asırdır destek olan ABD ve Batı’nın samimiyetsizliği ve ikiyüzlülüğü unutulmayacaktır. Rusya yanlısı gruplar ve Sol siyasal hareketler İslam dünyasında güç kazanacaktır.
  • İslam dünyasındaki Siyasal İslamcı Hareketlere karşı, Milliyetçi Hareketler güçlenecek, etnik ve dinsel kaos ve çatışma ortamı genişleyecektir.
  • Ortadoğu’da başlangıçta Arap Baharı’nı destekleyen ve Müslüman Kardeşlerin iktidarlarına destek olan uzmanların çoğunluğu, Siyasal İslamın Hz Peygamberin barış, selam ve huzur mesajı yerine, kin, nefret ve intikam duygularıyla davrandıklarını, kendilerine her yolu ve kazancı mubah saydıklarını, siyasetin her türlü çirkinliğine bulaştıklarını ve aslında İslam’a da ihanet ettiklerini vurgulamaktadır.
  • Mısır örneği, bu gelişmelerden en fazla etkilenecek ülke olan Türkiye’nin son yıllardaki Ortadoğu ve Dış Politikasının artık tamamen çöktüğünün ve iflas ettiğinin ilanıdır. Gazze ve Şam hayali sona ermiştir. Türkiye’nin Komşularla Sıfır Sorun Politikası, Bütün Dünya ile Sıfır Dostluk haline gelmiştir.
  • Türkiye, yıllardır körüklenen sıcak para desteği ve kaynağı belirsiz finansman desteklerinin kesilmesiyle birlikte ekonomik bir krize doğru sürüklenmektedir. Suudi Arabistan, Katar ve Körfez ülkelerinin örtülü ekonomik desteği son bulmuştur.
  • Osmanlı İmparatorluğu’nun son günlerindeki gibi Hak, Özgürlük ve Adalet adına Etnik, dinsel ve mezhepsel ayrılıkların sürekli vurgulanması ve güçlendirilmesi Türkiye’yi bölünme noktasına getirmiştir. Resmi olarak işbirliği yapılan PKK Terör Örgütü’nün karşılanamaz siyasi talepleri, Türkiye Cumhuriyeti’ne Teslimiyet’ten başka yol bırakmamıştır.
  • Türkiye’yi bu tehlikeli noktaya getirenlerin bu ağır sorunları nasıl çözecekleri gerçekten büyük endişe konusudur.
  • Güvenlik ve istihbarat zaafının en üst düzeye çıktığı ve Türkiye’nin her türlü provokasyona açık olduğu bu dönemde en büyük görev yine Türk Milletine düşecektir. Kin, nefret, intikam, bölücülük ve düşmanlık söylemlerine karşı sabır ve sükûnetle, milli birlik ve beraberlikle hareket etmek, demokratik protestolara PKK ve Terör örgütlerinin karışmasını önlemek, çatışma ve şiddetten kesinlikle kaçınmak ve bu yöndeki kışkırtmalardan uzak durmak ve Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kuruluş değerlerine sahip çıkmak hepimizin tarihsel görevi ve sorumluluğudur.
Paylaş / Share

Abdullah Manaz

Author, Researcher, Strategist, Producer, Director