ABD, Kürtleri Kazanırken, Türkleri ve Arapları Kaybediyor

1989’da Sovyetler Birliği çökünce büyük bir hevesle Irak’a yönelen ABD, hem 1990 yılındaki Birinci Körfez Savaşı’nda hem de 2003 Irak işgalinde Kürtleri korumaya öncelik vermişti. Tarihsel müttefikleri olan Türkleri ve Arapları hiçe saymış, dostlarının çıkarlarını görmezden gelmişti. 1990’lı yıllarda Irak Türklerini Saddam’ın zulmüne terk ederken, Kürt Federasyonu sınırlarını BM Güvenli Bölge Sınırı ve Uçuşa Yasak Bölge olarak kabul ettirmişti. 2003 Irak işgalini takiben, bir yandan Barzani Kürdistan’ını güçlendirmiş, diğer yandan PKK Terör Örgütü’nü örtülü olarak koruma altına almıştı.

2012 yılında başarısız ve yenilmiş bir şekilde Irak’tan ayrılan ABD, sadece Irak’ı değil, Suriye’yi de adeta altın bir tepsi içinde İran’a hediye etti. Rus – İran etkinliğinin Bahreyn’den Yemen’e doğru genişlemesi ve Hizbullah’ın Lübnan’da önemli bir aktör olması, ABD ve Batı ülkelerini yeni arayışlara yöneltti.

ABD ve Batı ülkeleri, Ortadoğu’ya yönelik yeni stratejilerinde eski yanlışlarını tekrar ettiler. Türkiye’nin çıkarlarını ve uyarılarını dikkate almadan PKK Terör Örgütü’nü ve Ortadoğu’daki uzantılarını güçlendirdiler. Aynı şekilde, bir yandan Irak ve Suriye’deki Sünnileri de sahipsiz bırakıp Radikal grupların egemenliğine iterken, Irak ve Suriye Şii Hükümetleri ve İran ile gizli müzakereler yürüterek Arapları da küstürdüler.

ABD ve Batı politikacıları ile basını şimdilerde Kürtlerin kahramanlıklarına övgüler düzüyor. Koalisyon uçaklarının bombaladığı harabe kentleri ele geçiren Kürt örgütlerin bağımsızlığı hak ettiklerini ve Batı’nın çıkarlarını koruyacak tek müttefik olduklarını ilan ediyorlar. Ezilmişlik gerekçesinin arkasına sığınan Kürt örgütleri ise ele geçirdikleri Irak ve Suriye kentlerinde, etnik ayrımcılık uygulayarak, diğer halkları baskı altına alıyor ve Kantonlar ilan etmeye kalkıyorlar.

ABD ve Batı ülkeleri, Kürdistan projesi ile bölgede kalıcı olacaklarını düşünüyor. Kürtlerin bir süre sonra –eskiden olduğu gibi- kendi içlerinde iktidar kavgalarına girişeceklerini, PKK Terör Örgütü’nün bu mücadelede kolayca Rusya’nın kontrolüne girebileceğini hesaba katmıyorlar. Ayrılıkçı Kürtler ile Türkler, Araplar ve diğer bölge halklarının derin bir düşmanlığa sürüklenebileceğini dikkate almıyorlar. Arap İntihar bombacıları ilk kez Nevruz kutlamalarında Kürtleri hedef almıştır ve bu kanlı eylemler devam edecektir.

ABD ve İngiltere, El Kaide ve İŞİD gibi Rusya’ya kaptırdıkları projelerle uğraşmayı bırakmalıdır. Çatışma ve Savaş projeleri bölgedeki etnik ve dinsel düşmanlığı artırmaktan başka bir sonuç üretmiyor. Yüzbinlerce masum insanın ölümlerinin üzerine barış inşa edilmez.

ABD ve Batı, bölgede Kürtleri kazanmaya çalışırken Türkleri ve Arapları kaybediyor. Bu stratejilerle ne Rusya ne de İran durdurulamaz. Geçtiğimiz hafta AKKA Anlaşmasından çekilen Rusya, hem Doğu Avrupa’da hem de Kafkasya ve Ortadoğu’da varlığını pekiştirecektir.

Batı dünyası, Ayrılıkçılık yerine Ortadoğu’da iç içe girmiş etnik ve dinsel halkların bir arada barış içerisinde yaşamasının yollarını aramalıdır. Ortadoğu Barışı için Türk, Arap, Kürt, Yahudi, Filistinli, Hıristiyan veya Müslüman herkesin bulundukları topraklarda huzur içinde yaşaması için çalışılmalıdır.

Kürdistan Sevdası, Türklerin zihninde ABD, İngiltere ve İsrail’in intiharıdır. Türkler olmadan, Batı dünyası hem Ortadoğu’da ve Asya’da hem de Avrupa’da güç kaybedecektir.

Paylaş / Share

Abdullah Manaz

Author, Researcher, Strategist, Producer, Director